Bilindigi gibi Kanunî dönemindeki deniz harekâti, sadece Akdeniz'le sinirli kalmamis, ayni zamanda Hint Okyanusu ve kollarinda da devam etmistir. Bu dönemde, Isâm dünyasinin mümessili olarak bir cihan devleti haline gelmis bulunan Osmanli Devleti'nin, o günün ulasim ve teknik imkânlarina göre çok uzak olan bu sularda bulunmasinin bazi önemli sebepleri vardi. Bunun için burada hem bu sebepleri, hem gelismeleri, hem de bu seferlerin sonuçlarini gözler önüne sermeye çalisacagiz. Böylece Osmanlilarin o kadar uzak olan bölgelere niçin ve hangi gâye ile gittiklerini daha iyi kavramis olacagiz.
XV. asrin meshur denizcileri olarak bilinen Ispanyol ve Portekiz gibi iki Hiristiyan devletin, dayanikli gemiler insa ettikleri ve cografî kesiflerde önemli adimlar attiklari bilinmektedir. Bu kesifler, Osmanli Deveti'ni yakindan ilgilendiriyordu. Gerçekten, Portekiz'in Hind Okyanusu'na açilmasi bir tesadüf eseri olmayip, Rahib John'un ülkelerini ve baharat memleketlerini kesfetmek gâyesiyle 7 Mayis l487'de bu bölgelere seyahata çikan Portekizli maceraperest Joâo Peres de Covilhâo'nun raporlarinin bir sonucudur. Bu bakimdan Portekizlier'in Hind denizine açilmalarini basit tesadüflere baglamamiz mümkün degildir. Onlarin bu hareketleri, Müslümanlara karsi "Haçli Ruhu", Afrika'daki "Guinea" altinina erisme ve Dogu'da Hiristiyanligi temsil eden efsanevî Joâo Peres de Covilhâo ile Dogu'daki baharatin menseini bulma gibi sebeplere dayaniyordu. Bu dönemde Hindistan sularina gelen Portekizliler, Gao'yu ele geçirerek Kizildeniz'de faaliyete geçtikleri gibi Mekke'nin limani durumundaki Cidde'yi de tehdid etmeye baslamislardi. Bu esnada onlar, Dogu mallarinin Akdeniz'e ulasma merkezlerine hâkim olmuslardi. Hatta, ticaret gelirlerinin azalmasi yüzünden Memlûk Devleti ile Portkizliler arasinda mücadeleler baslamisti. Bu mücadelede esnasinda Memlûk Deveti'nin, Osmanlilar'dan yardim talebinde bulundugu ve Sultan II. Bâyezid'in yardim için buraya Selman Reis'i gönderdigine daha önce temas edilmisti.
Memlûk Devleti'nin merkezi durumundaki Misir'in, Osmanli hâkimiyetine girmesi üzerine Portekizliler ile Osmanliar, bu uzak denizlerde karsi karsiya gemis oluyorlardi. Osmanlilarin hedefi, hem Cidde'yi Portekiz tehdidinden kurtarmak hem de neredeyse tamamen kapanma durumuna gelen klasik baharat yolunu yeniden eski durumuna getirmekti. Bu hedefe ulasabilmek için de Portekiz nüfuzunun kirilmasi gerekiyordu. Bu da ancak Süveys'te güçlü bir donanmanin kurulmasi ile mümkündü. Iste bunun içindir ki, Ahmed Pasa'nin isyani üzerine Misir'a gelen Ibrahim Pasa, Süveys limani merkez olmak üzere l525'te bir Misir kapudanligi kurmustu. Daha önce Yemen'e gidip burada Osmanli hâkimiyetinin yerlesmesinde mühim bir rol oynamis bulunan Selman Reis, Misir'a gelen Ibrahim Pasa'ya, Yemen'in ahvali hakkinda tafsilatli bilgiler verir. Bundan sonra l525'te Süveys'te yeni Cidde Beyi Hüseyin er-Rumî ( = Anadolu'lu ) tarafindan hazirlanan 20 kadirgadan ibaret bir Türk filosuyla Yemen ve Aden taraflarina gider. Ayni zamanda iyi bir gözlemci olan Selman Reis, l0 Saban 93l (l0 Haziran l525) de Kizildeniz'deki limanlar ile Portekizlilerin Hindistan'da sahip olduklari kalelerin, -Sumatra ve Malaka dahil- bütün bu bölgenin ticarî durumunu belirten bir layiha da kaleme alir. l. Hadim Süleyman Pasa'nin Hind Seferi Peçevî (Peçuylu) tarihinde buunan bir kayda göre Süleyman Pasa, Misir'daki ilk valiligi esnasinda Yemen ve Aden'e sefer yapmayi tasarliyor ve bunun için hükümeti iknaya çalisiyordu. 937 ( l530 )'de kendisine bu müsaade verilerek malzemesi, Misir haricinden getirilmek suretiyle Süveys'te 80 kitalik bir donanma hazirlanir. Fakat Bagdad seferi sirasinda baska göreve tayin edilerek yerine Hüseyin Pasa getirildiginden sefer akamete ugrayip basarisiz olur.
Gerçi Ibrahim Pasa, Portekizlilerin faaliyetlerine engel olmak için daha önce Yemen ve Hind denizlerine kuvvet gönderme karari alarak Selman Reis'in idaresine verdigi l9 gemilik bir Osmanli filosunu Hind denizine göndermisti ki bu, Osmanlilarin ilk fiili Hind seferi oluyordu.
Kanunî'nin, Irakayn seferinden sonra ikinci defa Misir valiligine getirilen Süleyman Pasa, Kizildeniz ve Hind ticareti ile yakindan ilgilenmekte idi. Bu esnada Hindistan'da bulunan Gücerat ve Kalküta gibi Müslüman hükümetler, Portekizliler'e karsi Osmanlilar'dan yardim istemislerdi. Bunun üzerine Hind denizinde rol oynamaya namzed bulunan Osmanlilar, bu talebi bir vesile saydilar. Bunun içindir ki, Hadim Süleyman Pasa ikinci sefer Misir valisi olunca, Süveys tersanesinde Cenovali deniz insaiye mühendisleri nezaretinde insa edilmis olan 74 gemiden ibaret bulunan donanma, Gücerat üzerine hareket etmek üzere 22 Haziran l538'de Kizildeniz'e açilir. Önemli bir ticaret merkezi oldugu kadar stratejik konumu itibariyle de mühim bir sehir olan Aden, 27 Temmuz'da ele geçirilip Osmanli hâkimiyetine idhal edilir.
Aden'den hareket eden ve Akdeniz sartlarina göre hazirlanmis yelkenli gemilerden ziyade kürekli "galley"'lere dayanan Osmanli donanmasi, l9 günlük bir yolculuktan sonra Hindistan sahillerine varir. Gokala ve Kat kalelerine hücum edilerek buralar kolayca zaptedilir. Portekizlilerin bu kitadaki en büyük ve müstahkem kalelerinden biri olan Diu (Dev) kalesi önüne gelinerek karaya asker ve toplar çikarilarak kale muhasara edilir. Bu esnada Süleyman Pasa, yerlilerin kendisini destekleyecegini ümid ediyor ve kaleyi onlarin da yardimiyla kolayca zaptedebilecegini düsünüyordu. Halbuki hükümdar Bahadir'in halefi olan Gücerat'in yeni hâkimi Mahmud Sah, böyle düsünmedigi gibi Osmanlilara karsi samimi hisler de beslememekteydi. Bununla beraber karadan ve denizden sikistirilan Diu, toplarla dövülmeye baslanir. Diu'yu savunanlar iç kaleye siginmak zorunda kalirlar. Tam bu sirada Süleyman Pasa, gerekli yardimi görmedigi ve Portekiz donanmasinin gelmekte oldugu haberini alinca kusatmayi kaldirir. Bunda Mahmud Sah'in da büyük rolü olmustu. Bu arada geri dönen Süleyman Pasa, Yemen taraflarinin asayisi ile mesgul olur.
Misir'in ilhaki üzerine Osmanli hâkimiyetini kabul eden Zebid hâkimi Barsbay'in ölümünden sonra yerine geçen Iskender Bey ve onu öldüren Nâhuda Ahmed, Osmanli hâkimiyetini tanimamislardi. Hadim Süleyman Pasa, Muha önlerine gelir gemez Nâhuda Ahmed'i yanina çagirir. Fakat o, yapilan bu dâveti bazi bahaneler ileri sürerek nazikçe reddeder ve " Biz bu memleketi kilicimizla feth ettik. Elimizden almak isteyen varsa gelsin kilici ile alsin" der. Bununla beraber Süleyman Pasa'nin Nâhuda Ahmed'e göndermis oldugu kethüdasi Süeyman Aga, onunla bir anlasma yapar. Buna göre Nâhuda Ahmed her yil l.000.000 akça vergi vermek sartiyla Zebid Beyligi'nde kalacaktir. Böylece Hadim Süleyman Pasa'nin direktifi geregince Nâhuda'yi güzellike Osmani hâkimiyeti altina sokan Süleyman Aga, ona hil'at, sancak ve berat vererek geri dönüp Muha'ya gelir. Fakat çok geçmeden Nâhuda Ahmed, Süleyman Pasa kuvvetlerinin Yemen'den ayrilir arilmaz anlasmayi bozacagini söyler. O, bununla da kalmayacak Aden kalesini bile alacagini söyleyecektir. Bunu haber alan Süleyman Pasa, donanma ile Kamaran adasina gelip Salif iskelesine asker çikarir. Bu esnada Nâhuda Ahmed, Türk, Arab ve Habeslilerden meydana gelen ordusunu Süleyman Pasa üzerine sevk ettiyse de bir sey yapamayarak Zebid'e çekilir. Hadim Süleyman Pasa 5 Sevval 945 (24 Subat l539)'da müsait sartlar altinda kolayca Zebid'e girer. Nâhuda'yi Divan-i Âlî'de muhakeme ettikten sonra idam ettirir. Böylece l9 Sevval 945 (6 Mart l539) Cuma günü Pâdisah adina hutbe okutturarak Zebid vilayetini ve bütün mülhakatini Osmanli topraklarina kattigini ilan eder.
Osmanli donanmasinin kudretini göstermesi bakimindan bu ilk Hind seferi, Portekizliler'e büyük bir korku salmisti. Hadim Süleyman Pasa, Özdemir Bey'i Habesistan'a göndermis, böylece buraya (Habesistan) ait olan kisim hariç, Bâbu'l-mendeb'e kadar olan denizin iki tarafina hâkim olunarak, Dogu ticareti için Portekizliler'le yeni bir mücadele sahasi açilmis oluyordu. 2. Habesistan Seferi Osmanlilar, Aden ve Zebid'in zaptindan sonra Yemen'deki hâkimiyet sahalarini genisletmeye çalisirlar. 952 senesinin Zilkade ( Ocak l546) ayi ortalarinda Mustafa Nessar Pasa'nin yerine Yemen'e tayin olunan Üveys Pasa, Zeydiyye ailesi arasindaki ihtilaftan istifade ile Taiz'i zapteder. Sehrin muhafazasi için adamlarindan birini burada birakip kuvvetleriyle San'a üzerine yürür. Bu esnada yolu üzerinde bulunan kale, iskele ve geçitleri de ele geçirir. Bu basarili harekât esnasinda Mutahhar'dan da yardim görür. Böylece bölgeyi kontrolü, halki da hâkimiyeti altina alir. Ancak yerliler bu disiplinden sikilirlar. Bu yüzden ondan kurtulmayi düsünürler. Pehlivan Hasan adindaki levendin tahrikleriyle ve ulûfelerini istemek bahanesiyle meydana gelen isyan esnasinda, San'ay'i almaya giden Pasa, Habban vadisinde konakladigi ve gece yatip uykuya daldigi zaman katledilir. Bu olaydan sonra Üveys Pasa'nin yerine tayin edilen Ferhad Pasa, Aden ve çevresindeki isyanlari bastirip sükûneti tesis edecektir. Bu arada Yemen'e gelen Özdemir Pasa da l547'de San'a'yi ele geçirerek Ferhad Pasa'nin yerine Yemen Beylerbeyi olur. Özdemir Pasa, Yemen'de önemli isler basarmis, Üveys Pasa'nin katillerini bulup cezalandirmistir. l554 yilinda azledilince Istanbul'a gelen Pasa, Pâdisah ile görüstükten sonra Habesistan'a gönderilmistir.
Misir'a gelir gelmez asker toplayan Özdemir Pasa, l555'te harekete geçerek Nil nehrinden güneye dogru ilerler. Bu hareketinde o, Said bölgesindeki Sallal mevkiine kadar gelir. Bu arada tekrar Istanbul'a dönerek Habes beylerbeyligi'nin kurulmasini saglar. Bunun üzerine Resmen Habes Beylerbeyi olan Özdemir Pasa, Misir'da toplanan kuvvetlerle önce Sevakin'e oradan da Massava'ya hareket eder. Burasi l557 yilinda alinmis, bunu takiben Habes Kralligi'nin önemli limanlarindan biri olan Arkiko da ele geçirilmistir. Bundan sonra iç kesimlerde önemli bir merkez olan Tigre l558'de zaptedilmistir. Debrava adli mevkii üs yapan Özdemir Pasa, l560 yilinda burada vefat eder. Böylece, Özdemir Pasa'nin çabalari sonucunda bugünkü Eritre ile Habesistan'in kuzeybati bölgesi Osmanli hâkimiyetine girmis oluyordu.>3. Umman Denizi'nde Osmanli - Portekiz Mücadelesi ve Pîrî Reis Hadim Süleyman Pasa'nin Hind seferinden sonra Portekizlilerle olan mücadele devam etmisti. Bu arada, Haci Mehmed adinda birinin oglu olan Pîrî Reis, Kemal Reis'in yegenidir. Denizcilige nasil basladigi kesin ve tam olarak bilinemeyen Pîrî Reis, l547 yilinda Hind kaptanligina getirilir. Pîrî Reis, amcasi (veya dayisi) Kemal Reis'in vefatini muteakip bir müddet Barbaros'un yaninda bulunduktan sonra, Ibrahim Pasa ile birlikte Misir'a gider. Kaptanliga getirildigi sirada yasi bir hayli ilerlemisti. Bu siralarda Portekizliler Cidde'yi isgal etmek istedilerse de buna muvaffak olamazlar. Bununla beraber Aden'i ele geçirip Kizildeniz'in çikisini kontrol altinda bulundurmak istiyorlardi. Fakat Pîrî Reis komutasindaki Osmanli donanmasi 3 Subat l549'da Aden'i tekrar geri alacaktir. Gerçi Portekizliler, Yemen'deki Osmanli tahkimatindan ve Basra ile Lahsa bölgelerinin Osmanli hâkimiyetine girmesinden de endise ediyorlardi. Keza onlar, Basra körfezine giris ve çikisi kontrol eden Hürmüz'ün de Osmanli idaresine girmesinden korkuyorlardi. Bu arada Katif'in Osmanli idaresine geçmesi,Portekizliler'i harekete geçirir. Bunun üzerine l550'de Katif'i sikistirip aldilarsa da Basra üzerine tertipledikeri sefer tam bir hezimetle sonuçlanir.
l552 senesi Nisan'inda 24 kadirga (veya 30 kadirga ), 4 kalyon (barça) ve 850 askerden mütesekkil donanma ile Süveys'ten hareket eden Pîrî Reis, önce Cidde'ye ve Babu'l-mendeb'ten Aden'e, oradan da Maskat limanina gelir. O esnada Portekizlilerin elinde bulunan Maskat, alti günlük bir kusatma sonucunda ele geçirilir. Maskat'in alinmasindan sonra l9 Eylül l552'de Hürmüz kalesi kusatilir. Bununla beraber, Portekiz Genel Valisi'nin büyük bir donanma ile geldigini ögrenen Pîrî Reis, muhasarayi kaldirip Basra körfezine çekilir. Portekiz donanmasi, Basra körfezinin agzini kapatarak onun çikmasina engel olmaya çalisir. Pîrî Reis, elindeki askerlerin dagilmasi üzerine emrindeki üç gemi ile Portekiz ablukasini yarmaya çalisir. Bu yarma hareketini basarili bir sekilde gerçeklestiren Pîrî Reis, iki gemi ile Misir'a ulasir. Ancak aralarinda anlasmazlik bulunan Basra Beylerbeyi Kubad Pasa'nin, onun hakkinda çikan söylentileri Istanbul'a bildirmesi üzerine basarisizligi bahane edilerek Kahire'de idam edilir. Bazi kaynaklar onun ölüm tarihini 962 (l554 - l555) yili olarak kabul ederlerse de, bu tarihin 960 (l552 - l553) olmasi daha büyük bir ihtimaldir. Ölümünden sonra Pîrî Reis'in pek çok serveti çikmisti. Bütün serveti devlet hazinesi adina alinmisti. Onun ölümünden sonra Hürmüz'den bir hey'et, Istanbul (veya Misir)'a gelerek, Pîrî Reis'in bura halkina eziyet edip mal ve servetlerini müsadere ettigini, bu yüzden onun malini almalari gerektigini ileri sürmüs ise de hey'etin bu iddialari kabul edilmemistir.
Pîrî Reis, büyük bir deniz komutani oldugu kadar, devrinin mühim haritacisi ve denizci müelliflerinden biridir. Açik fikirli ve ögrenme arzusuna sahip bir kimse oldugundan, daha ilk dönemlerinden itibaren gördüklerini kaydetmis, deniz haritaciligi ve cografyasina dair eline geçen eser ve haritalardan da istifade etmekten geri kalmamistir. Böylece topladigi bilgilerin önemli bir kismi ve bunlara dayanarak yazdigi eser (Kitab-i Bahriye) ile yaptigi haritalar, ilim tarihinde mühim bir yer isgal eder. 4. Seydi Ali Reis'in Hind Kaptanligi Mâcerali Hindistan seyahati ve deniz cografyasina ait eserleriyle söhret kazanmis bir Osmanli denizcisi olan Seydi Ali Reis, Galata'daki "Dâru sina-i Âmire" kethüdasi olan Hüseyin'in oglu olup XVI. asrin baslarinda dogmustur. Aslen Sinop'lu olan büyük babasi da Fâtih Sultan Mehmed zamaninda Galata tersanesi kethüdaligi yapmisti. Seydi Ali, bu aile meslegini devam ettirerek küçük yasta tersane hizmetine girmis, Rodos'un zaptindan (l522) baslayarak, donanmanin Akdeniz'deki bütün faaliyetlerine katildigi gibi, Barbaros Hayreddin'in maiyetinde savaslara da istirak etmisti.
Murad Reis'in kaptanligindan sonra Basra'da mahsur kalan Süveys donanmasini getirmek için kaptan olarak tayin edilen Seydi Ali Reis, 960 (l553)'da Haleb yolu ile Basra'ya gelir. Tecrübeli bir denizci olan Seydi Ali Reis, burada l5 gemiden mürekkeb donanmanin hazirlik ve ikmali ile mesgul olur. Portekiz donanmasinin durumunu arastirdiktan sonra 2 Temmuz l554'te Basra'dan hareket ederek Katif (Bahreyn)'e gelir. Donanma Basra'dan hareketinin kirkinci günü Umman sahillerinde yirmi bes veya yirmi sekiz mevcudlu bir Portekiz donanmasi ile karsilasir. Meydana gelen muharebede Portekizliler bir gemilerini kaybederler. Bunun üzerine gecenin karanligindan istifade ile kaçan Portekiz donanmasi Hürmüz'e çekilir.
Yoluna devam eden Türk donanmasi, Maskat limanina yaklastigi sirada otuz iki (veya otuz dört) gemiden mürekkeb baska bir Portekiz filosu ile karsilasir. Iki taraf arasinda meydana gelen siddetli çarpismalara ragmen kesin bir sonuç alinamaz. Iki ordu savastan sonra birbirlerinden ayrilirlar. Bu esnada Seydi Ali Reis'in donanmasi firtina yüzünden rotasindan çikarak Iran ve Belücistan sahillerine dogru sürüklenir. Firtina yüzünden sürüklenen donanma, Müslüman bir levend gemisinin kilavuzlugunda Güvader limanina gelir. Buranin hükümdari olan Celâleddin b. Dinar bunlara ikramda bulunup ihtiyaçlarini karsilar. Kendilerine çeki düzen veren Seydi Ali Reis'in donanmasi batiya dogru hareket etmek üzere buradan ayrilir. Bu sefer de kuvvetli bir firtina çikarak donanmayi Hindistan sahillerine dogru sürükler. Günlerce deniz üzerindeki tehlikelerden sonra Diyu, Gücerat ve Surat taraflarina gelinir. Donanmada artik harb edecek kudret kalmamisti. Seydi Ali Reis, karaya çikip harp gemileri ile techizatindan kalmis olanlari ve birkaç topu Surat limaninda Gücerat Sultani'nin valisi bulunan Receb Han'a biraktiktan sonra arzu eden askerleri de onun hizmetine vererek kendisi elli kadar arkadasiyla Istanbul'a gelmek üzere karadan yola çikar. Sind, Hind, Zabulistan, Bedahsan, Maveraünnehr, Harezm, Horasan ve Iran'dan geçerek Anadolu üzerinden üç senede Istanbul'a ulasir. O sirada Pâdisah'in Edirne'de bulunmasindan dolayi oraya giderek Kanunî'nin katina çikan Seydi Ali Reis, Kanunî ile Rüstem Pasa'nin iltifat ve ihsanlarina mazhar olur. Seksen akça yevmiye ile hünkâr müteferrikasi oldugu gibi arkadaslarina da ikramlarda bulunulur. O, bu seyahattan bahs ile kaleme aldigi "Mir'atu'l-Memâlik "isimli eserini Kanunî Sultan Süleyman'a takdim eder.
Bir denizci olarak hakli bir söhret kazanmis olan Seydi Ali Reis, telif ettigi eserlerle de bir ilim adami oldugunu göstermistir. Nitekim, gemilerin sevk ve idaresi, deniz cografyasi ve astronomiye dair olan eserleri kendisine bu sahada hakli bir söhret kazandirmislardir.
Görüldügü gibi Seydi Ali Reis de donanmayi geri getirememis, bir taraftan Portekizliler'le diger taraftan da Hind Okyanusu'nun firtinalariyla mücadele etmek zorunda kalmisti.
Seydi Ali Reis'ten sonra Süveys kaptanligi Kurdoglu Hizir Reis'e verilmisti. Bu siralarda Portekizliler, Hind denizindeki adalari ele geçiriyor ve özellikle dogudan gelecek telikelere karsi Hind Okyanusu'ndaki adalari zapt ediyorlardi. Bu adalardaki devletler içinde en güçlüsü Açe Islâm Devleti olup Sumatra adasiyle Malaka yarimadasinda hüküm sürüyordu. Açe hükümdari Sultan Alaeddin, Portekizliler'in, buralari almak istemeleri üzerine, o siralarda donanmalari Hind sularina kadar gelmis olan Osmanli Devleti'nden yardim istemek üzere 972 ( l565 )'de Istanbul'a elçi göndermisti.
Sultan Alaeddin, Osmanli hükümdarindan top, tüfek ve askerle kendisine yardim edilmesini diliyordu. Elçinin gelisi, Sultan Süleyman'in Sigetvar seferine ve ölümüne tesadüf etmisti. Elçilik heyeti iki sene kadar Istanbul'da kalir. Osmanli Devleti, bu Müslüman devletin müracaatini kabul edip Süveys'teki donanma ile yardima karar verir. Böylece yirmiden fazla gemi ile Süveys kaptani Kurdoglu Hizir Reis bu ise memur edilir. Istenilen malzeme ile gemi yapan ve top döken ustalar da gemilere bindirilerek denize açilmak üzere iken Yemen'de bir ayaklanma olur. Zeydî Mezhebi'nin imami Mutahhar isyan ederek San'a ile birlikte Yemen'in önemli bir bölümünü ele geçirdiginden Kurdoglu Hizir Bey, Yemen serdari Sinan Pasa'nin maiyetinde Yemen'deki isyani bastirmakla görevlendirildiginden Açe seferi geri kalmis olur. Bununla beraber Açe Devleti'ne gönderilmesi gereken harp levazimi ve gemi insa edip top dökebilen san'atkârlar iki gemi ile sevkedildiler. Bunlar, Açe Islâm Devleti'nin hizmetine girip orada yerlestiler.
Osmanlilarin, XVI asrin ikinci yarisinda bu uzak denizlerdeki faaliyetleri, Portekizlilerin bölgedeki hâkimiyetlerine karsi büyük bir engel teskil etmistir. Hatta bu faaliyetler sonucunda baharat ticaretinde bir canlanma oldugu gibi Kizildeniz ile limanlari, Portekiz hegemonyasindan da kurtulmuslardi. Bu da Osmanlilarin Kizildeniz ve Basra körfezinde önemli noktalara hâkim olmaya basadiklari l540 tarilerinden itibaren baslamisti. Basra ve Kizildeniz'e gelen sayisiz kervanlar, Akdeniz ticaretini canlandirmis, Haleb, Trablussam, Iskenderiye ile Kahire gibi liman ve sehirler gittikçe gelisme göstermislerdir. Portekiz baharat ticareti ise çok gerilemis, buna karsilik Osmanli gümrük gelirlerinde büyük artislar meydana gelmistir. Bu esnada Sumatra'daki Açe Sultanligi'ndan bol miktarda baharat Kizildeniz'e akmis, Portekizlilerin buna mani olmak için l554 - l559 yillarinda Kizildeniz'de faaliyet göstermeleri onlar açisindan önemli bir sonucun saglanmasina yetmemistir.